bugün
yenile
    1. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      insanı ölmek isteyecek raddeye getirir. umut ettiğin şeylerin artık olmayacağını, olamayacağını kabul etmekten kaynaklanmaktadır. sanki yıllardır beklediğin şeyler bir bir elinden gider ve sen kendini yorgun hissedersin. olsun. sonuçta sen elinden geleni yaptın öyle değil mi?
      0+++ - bluehamster 06.02.2017 19:07:02 |#3101390
    2. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (bkz: umut fakirin ekmeğidir) umut etmeye mecburuz maalesef...
    3. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      umut etmekten yorulur mu insan hiç? biz yani benim gibiler sevipte karşılık bulamayanlar, dua edipte kabul olmadığı durumda tek hayata tutunma sebebidir o. bir anlık mutlu olmaktır . hayalini bile sevmektir oysaki.
    4. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "unutma red, umut iyi birşeydir. belki de en iyisi. ve iyi şeyler asla ölmez." bu repliği kendinize çevirin.
    5. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bazen ne kadar da iki yüzlü olduğumu düşünüyorum ben. hatta kendi kendime söylenirken buluyorum kendimi, "iki yüzlülüğü kanıksıyor muyum lan acaba?" geçtim mi o eşiği? bilmiyorum. sahte duygulardan bir şato inşa ediyorum kendime. sokağa çıkarken, insanlarla konuşurken, sinemaya giderken, okula giderken o kurguladığım duyguları yansıtıyorum gibi geliyor. hatta bazen kendi başıma bir şeyler karalarken, günlük yazarken bile istemeden bir otosansür uyguluyormuşum gibi geliyor. psikolojide travma sonrası süreci atlatmak için ilk andan itibaren duyguların ketum bir şekilde bastırılmaması gerektiği önerilir. örneğin bir yakının ölümünden sonra kişinin bir şekilde kontrollü olarak yas sürecini başlatması gerekir. eğer ilk anda o duyguları yaşayamaz ve bastırırsa uzun vadede daha büyük yaralar açacağı ön görülür. hah işte ben bu durumu es geçiyorum galiba. duygularını bastırmak ve "olması gereken duygularını" sahte bir şekilde inşa eden kompleksli bir adam haline geldim. kendimle küçük bir anlaşma yaparak gerçeği reddettiğimi farkında olmadan görmezden geliyorum. kişisel olarak yaptığım usulsüz anlaşmanın mührünün gerçek olduğuna önce kendimi inandırıyorum. şaka gibi. geleceğe dair her zaman umutlu, azimli ve hırslı ama bir o kadar da sorumsuz görünüyorum. i̇şin aslı bence öyle değil ama. minimal düzeyde otosansüre maruz kalarak söylemek gerekirse umut etmekten gerçekten yoruluyorum artık. umut yaşama tutunmanın en büyük kaynağı derler. belki de doğrudur. ama yaşama neresinden tutunduğuna da bağlı sanırım. bir ara ağırlıklarımdan kurtulmayı düşünmüştüm. yerli yersiz her şeyi dert etmeyecek, gerekli gereksiz şeylere bel bağlamayacak meşgul olmayacaktım. mesela ciddi manada ülkeden umudumu kesmiş olabilirim bilmiyorum. daha çok genç yaşta olmama rağmen cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra oy kullanmamaya karar vermiştim ve hala o kararıma sadığım. yavaş yavaş çevremdeki insanlara karşı da umut namına bir şeyler beslememeye başladım ben. ne bileyim aşk hayatı adına da umutlu ya da heyecanlı planlar yapmamaya karar verdim heralde. resmi bir şekilde dillendirilmiş bir karar yok ama duygusal manada bu şekilde de bir yönelimim olduğunu seziyorum. her ne kadar dışsallaştırsam da bu durumu içten içe kabulleniyorum galiba. ailemi çok seviyorum. 2 elin parmaklarını geçmeyecek kadar kan bağı yakınlarımı gerçekten çok seviyorum. onlar da beni seviyor biliyorum ama aileden de ümidim yok benim. yani bir beklentim de yok yani. ne bileyim plan yapmıyorum yani aile adına. bazı arkadaşlarımı ailem ile denk tutuyorum. ancak onlara dair de umut merkezli duygular besleyemiyorum artık. bunun adı sanırım "sürüklenmek" bıraktım aslında ipleri. kimsenin haberi olmasa da saldım etrafımdaki tüm insanları. akışa inanmıyorum. akışına bırakmanın gerçek karşılığı sürüklenmektir. ben sürükleniyorum. ha onlar açısından öyle değil tabi. öyle göstermiyorum. değişik biri olduğumu düşünüyorlar sadece. asıl niyetimi hiç açık etmedim onlara karşı. derken konu nasıl oldu bilmiyorum bir yerlerde bana geldi galiba. dünyadan, ülkeden, çevreden, arkadaştan, aileden bir şekilde umudu kesince son tutunulacak dal olarak kendim kaldım elimde. ona sımsıkı sarıldığıma inandırdım hep kendimi. zira ihtiyacım vardı bir yerde. kendimden umudumu kesmemeliydim. sürüklenirken insan düşünemiyor bazı şeyleri. bir şekilde hayat seni oradan oraya savururken anlayamıyorsun soramıyorsun hiçbir zaman "noluyoruz ya?" i̇ki yüzlülükten sıkıldığım anlarda, insanlardan koptuğum hatta kendimden bile koptuğum anlarda, noluyoruz lan diye sorabilme cesaretini kendimde bulduğum bazı akşamlarda anlıyorum bazı şeyleri. beni hiçbir şey yoramamıştı. beni yoran hep umut etmek olmuştu. şu an hissediyorum. yorulduğumu hissediyorum. umut etmek yoruyor insanı. çünkü umut sanki sonsuza kadar var olacak bir şeymiş gibi geliyor. sürekli umut etmenin pek bir anlamı olmamalı. bu bir çeşit hüsnü kuruntu gibi duruyor. realiteye ikna olmak için kurulan bir yanılsamayı andırıyor. şimdi anlıyorum. umut etmekten yorulduğumu. ama işte yetmiyor maalesef. umuttan vazgeçmek biraz da yaşamaktan vazgeçmeye benziyor. bir çeşit paradoks oldu bu. beni sigara ve kahve kıskacından çıkartacak bir şeye ihtiyacım var. ayakta tutmaya yarayacak bir şeye ihtiyacım var. umut gerçekten çok yoruyor. daha fazlasına ihtiyacım var.
    6. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ben yorulmadım şimdiye kadar. hatta ve hatta sanki benimki umut etmek değil de geleceği bilmekmiş gibi eminim umut ettiklerimin gerçekleşeceğine. ama bu eminlik zamanla azalır ve işin sonunda boşa olduğunu görürüm diye de ödüm kopuyor..
    7. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Adamı içtiği kahve fincanının içindeki üç beş kahve lekesine inandıracak kadar ahmaklaştıran bir kanserdir umut, yahut kimisinin göremediği; görse de pek umursamadığı en ufak bi ayrıntıya bir buruk gülücük bırakmaktır. Çetin Tekindor'un da seslendirdiği gibi; ve böylelikle, umut etme kabiliyetimizi aldılar elimizden, ne diyeyim, dilerim ihtiyacı olan birine gidiyordur bizden çaldıkları "umut".. Hakikaten lan ne boktan bir şey bu bir şeylere umut bağlama işi. Sanırım umarsızlaşınca büyüyorsun. Hiçbir şeyden minnet ummadan, öylesine gelişine yaşamak diyorum. Kahveyi içtikten sonra direk lavaboda suya tutmak mesela. Ne bileyim abi o zaman da hevesi kursağında kalıyor insanın. "Acaba"lara dalıyor. Neyse, fal yorumumda evleniyormuşum. Düğüne gelenler yanlarında şu lambalı balonlardan getirsin. Fantezi dünyam rengarenk çünkü
    8. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Devrim Satı'nın mükemmel şiiri. Tutmakmı istiyorsun yüreğimden Bırak dokunma ben kalkarım düştüğüm yerden Bir yığın acının ağırlığını bilirmisin sen Dert etme, çıktığım yokuşlardan tekrar düşmeye alışkınım ben Vaz geç ellerimi tutmak istemekten Yoruldum umut edip sabaha umutsuz yaşamı kabullenmekten Anlıyacağın eski o ben değilim Biti yaşama karşı sevinçlerim Azalıyor gün ve gün nefes alışlarım Oysa çok büyük değil küçük bir umut beslemiştim Yaşama doymadan geçmiş acıların içinde kayboldum Ne zaman içimde bir kıvılcım beslesem Suskunluğumun derinliğinde dağıldım Gittim evt dar sokaklarda yalın ayak yolumu kaybedip Yanlızdım yanlızlığımın içinde yankılandım Yüreğimden habersizdim Hayatın bırakacağı acıların büyük olacağını bilemezdim Öğrendim işte o an canımdan oldum Yaşanması gereken ne varsa yaşadım Bir önemi kalmadı ömrümün Her gün ölen benim ben öldürmedim Yarım yamalak yaşamak zorunda değilim Vaz geçtim umut etmeye hevesli değilim Benden kalan ne varsa ateşe verdim
    9. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Umut etmenin hep iyi bir şey olduğu söyleniyor. Bir sürü de güzellemesi yapılıyor. Ben artık katılmıyorum buna ya. Umut iyidir belki ama 'pek çok şeyi umut etmek umuda köle olmaktır' diyor iskender pala. Çok doğru bi söz. Umut yetmiyor artik insan güzel seyler olsun istiyor.
    10. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Boşa umut etmek diye bir şey var. Olmayacak bir şeyi umut etmek. Bu şeyler de hatta o kadar gözünüzün önünde duruyor ki aslında. Olmayacak işte, zorlama diye o kadar bağırıyor ki size. Siz görmezden gelmeyi tercih ediyorsunuz ve umut ederseniz bir gün olacağına inandırıyorsunuz kendinizi. Sonunda kendinize dönüp baktığınızda da ne kadar değiştiğinizi görüyorsunuz, ne kadar yorulduğunuzu. Her şeyin fazlası zarar ya, umut da öyle ve görmezden gelmek bazı şeyleri..
    11. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Umut etmekten yoruluyorsanız umut etmeyi bırakıp umutsuzluklarınızla savaşmalısınız. Onları yok ettikçe kanarsınız fakat en azından yorulmazsınız. İnanın bana, yorgun bir beyin hiçbir duyguyu olması gerektiği gibi salgılayamaz. Özellikle umut gibi insan ürünü beşer, yapay bir duyguyu. Ruhunuzda saklıdır bu duygunun temeli. Karmaşıktır ama bir o kadar da önünü görebilirsiniz. Yaralarınızın nereden kanadığını öğretin kendinize. Kendinizle savaşın, bileklerinizi kesiyorsanız bir süre sonra dudaklarınızı ısırmakla kalacaksınız. Yaşamak istediğinizi fark ettiğinizde umut etmeyi bırakıp önce yaralarınızı saracaksınız. Bir köşede oturup ağlayacaksınız ama ağlamaktan yorulmamayı öğrendiğinizde, ağlamanın da bir yaşam çabası olduğunu hissettiğinizde bununla gurur duyacaksınız. Akan ruhunuzdaki kanlar değil, alnınızdaki tek bir ter damlası olsun, buna bedel. Çalışın çünkü buna değer. Somut anlamda kendinize değer kazandırdıkça her şey zamanla düzelir.